Aslında grip diyorum da, bu hastalık grip mi soğuk algınlığı mı,faranjit mi,laranjit mi nedir? diye de hiç sormuyorum her gittiğimde doktora.
Şu an anne olmam hiç farketmiyor,çocuksuzken de,çocukken de,her dönemde hemen boğazım kaşınmaya başlar,ardından şişer (bu nasıl bir tabir,yerinde bir benzetme mi ona da karar vermiş değilim.) öksürük tıksırık derken,eziyetene dönüşen bir durum oluşur.Bu sene virüs çok sinsi,hiç birşeyiniz yokken birden boğazda yanma,burunda akma ile başlayıp sabaha tuş ediyor insanı :( Yanlız iki seferdir Çınar önce hastalanıyor,sonra bana bulaşıyor.Malum hasta çocuk,koala gibi annenin kucağında geziyor.
Halbuki ben bu seneye hazırlıklı girmiştim. Omega-3ler,D vitaminleri,C vitaminleri alındı falan ama sonuç gene sıklıkla bu boğaz illeti.Ezbere içtiğim antibiyotiklerin de hiçbir şeye yaramadığını fark ettiğimden beri boğazımda o acıyı hisseder hissetmez doktora koşuyorum.İşte bu kronikleşmiş durumun en keyifli yeri burası! Biri size doktora gitmenin keyifli olduğunu mu söyledi? Yanlış okumuyorsunuz,evet dahiliyecime gitmeyi çok seviyorum. Kendisi o kadar birikimli bir insan ki!Burada dikkat
insan diyorum,mesleki birikimden zaten çok çok eminim,ama o insan olarak o kadar dolu ki,bir başlıyoruz sohbete,neredeyse iyileşip çıkıyorum :) Öyle güzel bir dosyası var ki, hastasıyla ilgili ince ayrıntıları not almış,doğum tarihleri,meslek,baş parmağa takılan yüzük,vs.bebek nasıl oldu,filan derken çok kısa ama çok derin bir sohbetin içinde bulduk kendimizi.
Anne olmak,erkek çocuk annesi olmak,kız çocuk annesi olmak,gibi söylemlerin içini açtık beraber.Anne olmanın çok başka bir kıyafet olduğunu düşünüyorum hep,onu çıkarıp her şeyden başka bir yere asıyorsunuz.Mesleğiniz,diliniz,dininiz,yaşam tarzınız ne olursa olsun,annelik üstüne giyen her kadına çok yakışıyor ve o anneliği terbiye etmemiz lazım,yoksa çığırından çıkıp sadece onunla dolaşmaya başladık mı da sağlıksız olacağını düşünüyorum.İşte o anne de öyle düşünen ve bunu kendine itiraf edebilen bir anneymiş.Öyle iyi geldi ki onunla bunları ayaküstü de olsa konuşmak.
Böyle şeyleri, herkesle konuşamıyor ki insan,bu öyle birşey ki herkesin bir doğru bildiği var,ve herkes sana onu öğretmeye çalışıyor.
Aslında bu iş öyle değil.Biraz kendini eleştirmelisin,biraz dizginlemelisin,etrafına anlatmadan önce kendine anlatmalısın anneliği.Bebeği iki yaşına yaklaşan bir anne olarak,onun bebeklikten çıkıp "toddler" (türkçe karşılığı yeni yürümeye başlayan çocuk demekmiş.) olacak olmasına kendimi hazırlıyorum önce ben.O zaten çok güçlü ve herşeye çok hazır görünüyor.Doğasında büyümek var şu an! Peki bizler buna hazır mıyız? Biz onların büyüdüğünü görmeye,en pozitif şekilde yanlarında olmaya ne kadar hazırız.Annelik kelimesinin altında yatan aşırı endişe,aşırı mükemmeliyetçilik,aşırı korumacılık,aşırı sevgiyi doğru kullanmayı öğrenirsek,daha mutlu çocuklar yetiştirebileceğimize inanıyorum ben.
Ah o anneliğin içindeki gizli mayınlar!Ben anneyim bencilliği,türlü endişeler benim hakkım,anne olunca anlarsın,elimde değil, gibi şeyleri söylemekten uzak duruyorum.İşte benim doktorum da tam bunlardan bahsetti,terbiye etmeliyiz o içimizdeki içgüdüyü dedi.Doğru dedi,annelik içgüdüsel,ama biz onu önce içimizde şekillendirebilecek donanıma sahibiz.Ve bu donanım inanın bana çocuklarımızı çok daha mutlu ve sağlıklı yetiştirebilecek cinsten.
O bir kız annesi.Söyle de bir parantez açtı,
"iyi ki kızım var,eğer erkek annesi olsaydım belki de kendimi bu kadar dizginleyemezdim."
Freud çok eleştirilir ama biraz Freud okumak lazım arada, çocuklarda 0-3 yaş aralığında kız çocuklar babaya dönük,erkek çocuklar anneye dönük yaşıyor.3-6 yaş arasında da Oedipal dönem varmış.Adını Yunan tanrılarından Oedipustan alıyormuş.Kimmiş bu Oedipus;
Kral Oedipus, Yunan mitolojisinde adı geçen ünlü bir kahramandır. Öyküye göre Oedipus doğduğunda bir kahin, büyüyünce Oedipus'un babasını öldürerek annesi ile evleneceğini bildirir. Bunun üzerine kötü kadere engel olmak için kralın emri ile Oedipus'un ayağına şiş batırılır (Oedipus şiş ayak demektir) ve bir çobandan bebeği dağa bırakarak ölüme terk etmesi istenir. Ancak çoban çocuğu öldürmez ve bir başka ülkenin kralına evlatlık verir. Oedipus büyüyünce falına baktırır ve trajik geleceğini öğrenir. Babası zannettiği kralı öldürmemek için uzaklara kaçar. Ancak gittiği yerde bilmeden gerçek babası olan kralı öldürür ve öz annesi ile evlenir.
Erkek çocuklarında Oedipal dönem daha uzun sürebiliyor ya da kız çocukları bu dönemden daha kolay geçiş yapabiliyor diyelim.
Bir de anne tarafından bakalım!Şimdi doktorumun söylediğine geri dönelim:Eğer erkek annesi olsaydım,belki de annelik içgüdülerimi daha zor terbiye ederdim.Geleneksel anne modelini zaten şöyle bir kenara koydum,ne tahsilli,ne prof. anneler gördüm oğullarıyla Oedipal bağını koparamamış ve şöyle devam etti,aslında şunu gözlemliyorum,kocası ile arası iyi olmayan ,evlilikleri mutlu olmayan kadınların,erkek çocuklarına zaafiyeti sönümlenmiyor!" dedi.
Hadi bakalım,derinlerden bir yerden güzel bir konu daha! Böyle doktor dostlar başına.